Ne olacak bu dünyanın hali ?

İngilizce’de ‘understatement’ diye bir terim var. Webster Sözlüğü bunu şöyle tanımlıyor: “Bir şeyi gerçek olguların gösterebileceğinden daha güçsüz, hafif bir şekilde ortaya koymak ya da bir olguyu gerçekte olduğundan daha küçük göstermek eyleminin isim hali.” Örneğin, “Resmi telefat listesi, deprem felaketinin boyutlarını ‘understate’ ediyor” diye bir cümle kurabilirsiniz.

İnsanların çeşitli durumlarda çeşitli kaygılarla kullandıkları bir çeşit oyun aslında bu gerçekte ‘olduğundan daha küçük gösterme’ durumları. Ve ister bilinçli, isterse bilinçsizce yapılmış olsunlar aslında çok komik durumlara işaret ediyor olabilirler. Mizah duygusunun temelinde yatan en önemli unsurlardan birinin tezatlar olduğu kabul edilirse, hayatın özüne ilişkin böylesi çelişmelerden acayip güçlü bir mizah fışkırabileceğini de kolaylıkla kabul edebiliriz.

İzel Rozental’in karikatürlerinde işte ‘gerçek hayatın gösteremeyeceği kadar hafif’, gerçeği olduğundan daha ‘güçsüz’ gösteren anlatımlara çok sık rastlanıyor ve bu durum da bence o çizimleri çok komik yapıyor. Amma ve lakin, insanı kahkahalarla güldüren, gülmekten yerlere yatıran tarzda bir ‘komik’ değil burada söz konusu olan. Başka türden bir komik. Nasıl söylemeli? Hadi bu sefer, çizerin sevdiği türden bir ikili kullanalım ve ‘onların (yani Frenklerin) kalın sözlüğünü kapatıp ‘bizim’ diyarlardan bir kara kaplı lügat açalım:

‘Bıyık altından gülen’ bir bakış olarak tarif edebiliriz Rozental’in naif çizgisindeki hakim çizgiyi. Bu, asla kelbi (cynique) ve alaycı olmayan, ‘adam harcamak’ amacını taşımayan bir çizgidir:

Sevecen bir anlayış -ya da anlamayış- ile yapılmış ince bir espri zinciri de diyebilirsiniz.

Ya da: ikinci binyılın son beş yıllık diliminin savaşlarına, iç savaşlarına, etnik ve dini çatışmalarına, ırk ve cins ayrımcılıklarına, bilumum felaket, sefalet ve vahşetine işte böyle biraz dışarıdan ve yukarıdan bakan, hani neredeyse E.T.’nin o kocaman patlak mavi gözlerini arada bir kırpıştırarak bakması gibi bir bakışla çizilmiş karikatürler bunlar... İnsanoğlunun ya da insankızının 5 yıla sığdırmayı başardığı sayısız sayıdaki aptallık ve riya ürünlerinin küçük bir kataloğu... Asla tam anlamadan ama daima anlayışla çıkarılmış bir vakayiname.

Gezegendeki bütün bu kıyım, kıyam ve ayrımcılıkları ET. ne kadar kavrayabilirse işte ancak o kadar kavrayan karikatürist, bu tuhaf katalogculuk ya da vak’anüvislik oyununu ölesiye bir ciddiyetle oynarken, o kırış kırış ET. burnunun hemen altındaki bıyığını da sıkı sıkı tutuyor bir yandan da. Çünkü, biraz dikkatlice bakınca birdenbire farkediyoruz ki, bir ‘asma bıyık’ değil miymiş o? Sessiz bir gülüşün sardığı bedenin sarsıntısından dolayı her an kopup yere düşebilecek?

Rozental’in dünya için tuttuğu resmi telefat çetelesi, içinde bulunduğumuz büyük felaketi gerçekte olduğundan çok daha hafif gösteren bir ‘understatement’ yani aslında. Gülüşümüz ondan.

Ben, gene de, hiç gülmeden, sorunun cevabını bir ‘overstatement’ ile vereyim bari: “İyi olur inşallah!”

Ömer Madra