Karikatürcü Nasıl Bir Sanatçıdır?
Karikatürcü Nasıl Bir Sanatçıdır?
(Bir kolaj denemesi)
Küratör: İzel Rozental
 
‘Sanat adı verilen bir şey yoktur aslında, yalnızca sanatçılar vardır; yani bir zamanlar renkli toprakla bir mağaranın duvarına becerebildiklerince bizon resimleri çiziktiren, bugünse boya satın alıp reklam afişleri yapan ve yüzyıllardan beri daha birçok başka şeyler üreten insanlar. Tüm bu etkinlikleri sanat diye tanımlamakta hiç bir sakınca yok, yeter ki bu sözcüğün yer ve zamana göre birbirinden değişik anlamlara  gelebileceği unutulmasın ve günümüzde nerdeyse bir korkuluk veya tapınç aracı haline gelen ve büyük S ile başlayan Sanat’ın varolmadığının bilincinde olunulsun.’(1)
E.H.GOMBRICH
 
***
 
‘Karikatür, sosyal bir gösterge, bir yansıtıcıdır: Daumier, Forain, Ensor, Paul Weber gibi karikatürcüler en tipik kişileri, nitelikleri abartıp bozarlar, ancak kişinin bütününü korurlar. Gerçekte bir bakıma bir bütünün yaratılmasına katkıda bulunurlar. Bu buluşta karikatürcünün işlevi, psikologun işlevine çok yakındır: Bir kişiliğin, bir sosyal sınıfın, bir rolün belirgin çizgilerini açığa çıkarmak.’(2)
ABRAHAM A. MOLES
 
***
 
“DAUMIER (Honoré), fransız ressam, taşbaskıcı, gravürcü, desinatör ve heykelci (Marsilya 1808 - Valmondois 1879). Resim çalışmalarında Lenoir’dan destek gördü. İsviçre Akademisi’nde canlı model ile Louvre Müzesi’nde büyük ustaların yapıtlarını örnek alarak çalıştı. Ressam Charles Ramelet’in yanında taşbaskı öğrendi (bilinen ilk denemesini 1822 yılında yaptı), ilk karikatürlerini 1830’da Silhouette’e çizdi. Bin kadar tahta üzerine gravür; özellikle de, 1830-35 yıllarına ilişkin siyasal karikatürlerden oluşan dört bin taşbaskısı bıraktı.
Para sıkıntısı içinde yaşayan Daumier, estamplarından kazandığıyla geçiniyordu, ancak en büyük tutkusu resim yapmaktı.”(3)
 
***
 
‘Fransızca’da çizgili gülmece alanında sayısız sözcük ve terim kullanılır: caricature, plaisanterie(...)
İngilizce’de durum daha da karışık: cartoon (karikatür), comics (karikatür)(...)
Bunların çevirisi öyle bir karmaşa yaratır ki.
Üstelik dahası var; çizerlerle konuşunuz: her birinin kendi terminoloji dağarcığı vardır. Bazıları gülmece yaptıklarını ve basın desinatörü olarak çalıştıklarını söylerler. Bazıları, gazete değil, gülmece çizeri olduklarını belirtirler. Bazıları da gülmeceden söz etmenin sakıncalı olduğunu, gülmecenin dikenli bir konu, korkutan bir silah niteliğini taşıdığını öne sürerler.’(2)
HIFZI TOPUZ
 
***
 
‘Caricature’ beni özgün bir sanat şekli olarak ilgilendirmiyor. Aslında o sadece bir iletişim aracı. İnsanları benzetmeyi öğrendim çünkü, spesifik kişileri çizerken göğüslerine adlarını yazmak istemiyordum.’(4)
EDWARD SOREL
 
***
 
‘Bir ‘cartoon’ çizgisinin kalitesinden ziyade, oluşturduğu konu nedeniyle önemlidir. Konu iyiyse, bunu herkes çizebilir. Oysa ‘caricature’ün farklı bir kalitesi vardır. Bunu ancak ‘abstract’ (soyut) sözcüğü ile tanımlayabilirim. Picasso, Lautrec, Hokusai karikatürcü mü, grafik sanatçısı mı, yoksa ressam mıdırlar. Kanımca hepsi de karikatürcüdür.’(4)
AL HIRSCHFELD
 
***
 
‘Modern sanatçılar hakkında istediğinizi düşünebilirsiniz, ama onların, hiç olmazsa “doğru” çizebilme yeteneğinde olduklarını kabul edecek kadar güvenmeliyiz bu sanatçılara. Eğer “doğru” çizmiyorlarsa, bunun nedeni, Walt Disney gerekçelerine oldukça yakındır. (...) Picasso bir horozun çiziminde, yalnızca görünüşünü vermekle yetinmemiş, horozun saldırganlığını, kibrini ve bönlüğünü de dile getirmek istemiştir. Başka bir deyişle karikatüre baş vurmuştur. Ama çok inandırıcı bir karikatüre.’(1)
E.H. GOMBRICH
 
***
 
“Saçların sarışın rengini abartıyorum, portakal rengini, krom rengini, limon rengini alıyorum ve başın arkasına, odanın sıradan duvarını değil, sonsuzluğu boyuyorum. Basit bir dipdüzeye, boya tablasının verebileceği en yoğun ve en zengin maviyi sürüyorum. Sarışın ve parlak baş, gökte bir yıldız gibi, mavi yüklü bir dipdüzey üzerinde, gizemlice belirginleşiveriyor. Ah sevgili dostum, seyirci bu abartmada karikatürden başka bir şey görmüyor. Ama umurumuzda mı bizim?”(1)
VINCENT VAN GOGH
 
***
 
‘Leonardo, Jakond’un yüzünü önden çizmiş, belki daha esrarlı olmasını sağlamak için Sfumato tekniğini kullanmış; yani “dumanlı” teknik. Gelgelelim, Leonardo’nun hınzırlığı tutup, o yaman karikatürleri çizince defterine, neredeyse burnu çenesine dayanan suratlar çizmişti yanlamasına. Çirkinliği çiziyordu, korkunçluğu... Mevlana’nın Mesnevi’de dediği gibi, güçlü ressam güzeli çizdiği kadar çirkinliği de yansıtabilmeli.’(5)
ABİDİN DİNO
 
***
 
 
“GEORGE GROSZ : 26.7.1893’te Berlin’de doğdu. 6.7.1959’da Berlin’de öldü. Ressam, çizer ve yazar. 1918 yılında Richard Huelsenbeck aracılığıyla Dada hareketine katıldı. 1919 yılında Wieland Herzefelde ile birlikte “Die Pleite”, Franz Jung ile birlikte “Jederman sein eigener Fussball” ve Carl Einstein ile birlikte “Der blutige Ernst” dergilerini yayınladı. Alman burjuvasını ve Alman militarizmini en acımasız biçimde ele alan karikatürist oydu. 1932’de A.B.D.’ye iltica etti.”(6)
HANS RICHTER
 
***
 
‘Dada bir zamanlar burjuvaların korkusuydu; bugün ise tarihsel bir olay.’(7)
Dr. WERNER ROSS
 
***
 
‘Arp ile Lissitzky’nin (1925’te) yayınladıkları ve 1924’ten 1914’e doğru geriye uzanan modern sanatla ilgili Art-isms (Kunstismen) adlı incelemelerinde Verist sanatçıyı ‘çağdaşlarının çirkin suratlarına ayna tutan biri’ olarak tanımlıyorlardı. O yıllarda önemli bir resim simsarıyla sözleşmesi olan Grosz grafik çalışmalarını azaltmış, daha çok resme ağırlık vermişti.(8),
NORBERT LYNTON
 
***
 
“Modern sanatın klasik kurallardan uzaklaşması, doğal olarak, gerçek karikatürün gücünü kaybetmesine yol açtı ve karikatür amerikalı David Levine’in yapıtlarında olduğu gibi, ünlü kişileri yermekten çok öven bir araç haline geldi.”(9)
 
***
 
‘Levine, bir sanatçının hem galeri için, hem de basın için çalışabileceğini anlamıştır. Kendisi halen basın için portre karikatürü, sergileri için ise sulu boya resimler yaparak iki ayrı yol izlemektedir.’(4)
 
***
 
‘İşin tuhafı karikatür affedicidir, çünkü  insanın en kötü yanlarını teşhir ederek onlara gülünmesini sağlar.’(4)
RALPH STEADMAN
 
***
 
‘TULIO PERICOLI 1936 yılında Colli del Tronto’da doğdu. Milano’da politik hicivci, sosyal eleştirmen, illüstratör, reklam sanatçısı, ressam, ahlak sanatçısı, heykelci ve televizyon tasarımcısı olarak  yaşamını sürdürmektedir.(10)
 
***
 
‘Pericoli biraraya getirdikleri için çok geniş ve farklı malzemeler kullanmaktadır :  Van Gogh’dan, Japon resim sanatından, on sekizinci yüzyılın eğitsel amaçlı plaka çalışmalarından, çok çeşitli dönemlerin katalog ve dekorlarından.’(11)
UMBERTO ECO
 
***
 
‘Bazı şeyler kaygandır; bir ışık hüzmesi, belki de bu yüzden Turner’a yöneldim; bir gerçeğin aydınlanması, belki de bu yüzden Steinberg’e yöneldim; benliğimin içindeki bir titreşim, belki de bu yüzden zaman zaman Klee’ye yöneliyorum. Bu sevdiğim bir oyun.’ (11)
TULIO PERICOLI
 
***
‘Paul Klee’nin Bauhaus yıllarındaki çalışmaları arasında yer alan İp Cambazı, modelin gerçekliğiyle değil iki boyutlu düzlemin gerçekliğiyle ilgilenir. Tam bu noktada, karikatürle yüzyılın sanatı arasındaki örtüşmeye tanık oluyoruz. Aslında karikatür, daha başından beri söylemini modelden uzaklaşma üzerine kurmuş, sözünü de, modelden uzaklaşarak yarattığı yeni anlam katmanlarında aramıştır. Gombrich, 16. yüzyıl sonlarında, karikatürün öncülerinden Caracci kardeşlerin, modellerinin yüzlerini hayvanlara ya da cansız nesnelere dönüştürdüklerini belirten yazılı kaynaklardan söz eder. Karikatürü 20. yüzyıl sanatı içindeki yerine oturtan ürünler bu uzaklaşmayı zorunsuz bir ilişkiye dönüştürecektir.’ (12)
AYKUT KÖKSAL
 
***
 
‘İkinci Dünya Savaşı yıllarında çağdaş karikatürün kurucusu Saul Steinberg olmuştur. 1914’te Romanya’da doğan Steinberg 1932’de Milano’ya yerleşmiş ve burada mimarlık eğitimi gördükten sonra 1943’te Amerika’ya göç ederek Amerikan vatandaşı olmuştur. Yapıtlarını önce New Yorker dergisinde yayınlayan Steinberg kısa zamanda dünyanın en büyük çizerlerinden biri olmuş ve 1945’te Paris’teki Amerikan Elçiliğinde düzenlenen bir karikatür sergisiyle kendini bütün dünyaya kabul ettirmiştir.’ (13)
HIFZI TOPUZ
 
***
 
“Esquire dergisinin desen direktörü Milton Glaser, Steinberg’i ‘bir dizi olağandışı değişim sayesinde bellibaşlı bir sanatçı haline gelmiş’ bir karikatürcü olarak görüyor. ‘...Bu yolda onun başına neler geldiğini anlamak gerçekten de çok zordur; yalnızca kendi dönüşümü açısından değil, izleyicilerin bu dönüşümü nasıl gördükleri açısından da. Öyle ki, çizim vasıtasıyla edebi ve sosyal bir eleştirmen olarak çalışmayı sürdürürken, kendine özgü bir Amerikan ressamı olmayı da başardı. Bunların ikisini birden aynı anda yapan tek kişi, onu gördüm.’” (14)
ROBERT HUGHES
 
***
 
Küratörün yorumu : Sanat yoktur, sanatçı vardır. Karikatürcü de bir sanatçıdır; ama ne iyi ki bunun farkında değildir!
 
 
Kaynaklar :
 
(1) Sanatın Öyküsü, E.H.Gombrich, Çev.: Bedrettin Cömert, Remzi Kitabevi, 1986
(2) İletişimde Karikatür ve Toplum’un önsözünden, Hıfzı Topuz, 1986
(3) Büyük Larousse Ansiklopedisi, ‘Daumier’ maddesi.
(4) The Savage Mirror - The Art of Contemporary Caricature, S.Heller-G.Anderson,Watson-Guptıll Publications/NY,1992
(5) Yüzler, Abidin Dino-Yaşar Kemal, Ada Yayınları, 1994
(6) Dada 1916-1966, Hans Richter, Çev.: Mustafa Tüzel, Birey Yayınları, 1993
(7) Dada 1916-1966 Sergi Kataloguna Sunu’dan, Dr.Werner Ross-1966
(8) Modern Sanatın Öyküsü, Norbert Lynton, Çev.: Cevat Çapan-Sadi Öziş, Remzi Kitabevi, 1982
(9) Büyük Larousse Ansiklopedisi, ‘Karikatür’ maddesi.
(10) Woody, Freud and Others, Tulio Pericoli, Prestel, 1989
(11) Woody, Freud and Others, Tulio Pericoli, Georg Ramseger’in sunusu, Prestel, 1989.
(12) Zorunlu Çoğulluk - Tan Oral’ın Pencere Betimleri, Aykut Köksal, 1994.
(13) İletişimde Karikatür ve Toplum, Hıfzı Topuz, 1986
(14) Steinberg’in Fantastik Dünyası, Robert Hughes, Çev.: Sevin Okyay, Güldiken, Sayı 1-1993